Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran ve Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, büyüme verilerini değerlendirdiler. ATO Başkanı Gürsel Baran, 6 Şubat depremine rağmen Türkiye’nin yüzde 4 büyümeyi sağlamasının, üstelik bu veriyle birlikte üst üste kesintisiz bir biçimde 11 çeyrekte büyümesinin Türkiye ekonomisinin sağlam temeller üzerinde durduğunun göstergesi olduğunu söylerken, ASO Başkanı Seyit Ardıç ise, Küresel piyasalarda resesyon beklentilerinin arttığı, içerde ise deprem ve seçimin yarattığı risk ve belirsizliğe rağmen pozitif bir büyüme performansı ortaya koymamız oldukça önemli” diye konuştu.
Baran “Türkiye ekonomisi sağlam temeller üzerinde büyümeye devam ediyor”
Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, küresel talepteki yavaşlamaya, yine küresel düzeydeki finansal sıkışma ve enflasyona, 6 Şubat depremine rağmen Türkiye’nin yüzde 4 büyümeyi sağlamasının, üstelik bu veriyle birlikte üst üste kesintisiz bir biçimde 11 çeyrekte büyümesinin Türkiye ekonomisinin sağlam temeller üzerinde durduğunun göstergesi olduğunu belirterek, “Türkiye ekonomisi sağlam temeller üzerinde büyümeye devam edecek. Türkiye yüzyılı, daha fazla yatırım, istihdam, üretim ve ihracatla gelişimini sürdürecek” dedi.
ATO Başkanı Baran, yazılı bir açıklama yaparak Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), bu yılın ilk çeyreğine ilişkin açıkladığı Gayrisafi Yurt içi Hasıla (GSYH) rakamlarını değerlendirdi. Üretim yöntemiyle GSYH’nin ilk çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 84,4 oranında artarak 4 trilyon 631 milyar lira, ABD doları bazında ise 245 milyar 464 milyon dolar olduğunu bildiren Baran, aynı dönem içerisinde yerleşik hane halklarının tüketim harcamalarının geçen yılın aynı dönemine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 16,2, devletin nihai tüketim harcamalarının yüzde 5,3, gayrisafi sabit sermaye oluşumunun ise yüzde 4,9 artış kaydettiğini söyledi. Söz konusu dönemde mal ve hizmet ithalatının yüzde 14 artarken ihracatın yüzde 0,3 daraldığını da belirten Baran, şunları söyledi:
“Dünya ekonomisi son yıllarda önemli bir sınav veriyor. Koronavirüs pandemisi ardından Rusya-Ukrayna savaşı derken küresel ekonomi daralma sinyalleri vermeye başladı. Dünya’nın en önemli ekonomileri arasında yer alan sanayi devi Almanya son iki çeyrekte üst üste daralma yaşadı ve resesyon sinyali olarak algılandı. Küresel ekonomideki bu gelişmeler özellikle bizim ihracat pazarımız Avrupa’nın büyüme sancıları Türkiye’nin dış ticaretini olumsuz etkiledi. İçeride ise 6 Şubat depreminin ekonomiye yansımaları devam ediyor. Tüm bu yaşananlar Türkiye’nin iç tüketim ve ithalat yoluyla büyümesini sağladı. Dünyanın sisteminde sancıların yaşandığı bu dönemde, bankaların kredi musluklarını sıkmasına rağmen iç potansiyeli harekete geçirerek büyümeyi devam ettirmek büyük başarıdır. Önemli bir seçim sürecini geride bıraktık. Türkiye genç dinamik nüfusu ile sürdürülebilir büyüme trendini devam ettirecek politikalar üretmek durumundadır. Seçimler de göstermiştir ki, istikrar ve güven üzerine inşa edilen Türkiye ekonomisi temelleri sağlam bir şekilde büyümeye devam edecek. Bugünden sonra iş dünyası olarak hükümetimizle birlikte Türkiye yüzyılını, daha fazla yatırım, üretim, istihdam ve ihracatla sürdürerek, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele, cari açık gibi önemli konularda kararlı adımlar atacağından ve üretim ve büyümenin kesintisiz biçimde devam etmesini sağlayacak politikaları uygulayacağından şüphemiz yoktur”
ARDIÇ: “Belirsizlik ve risk algısının olduğu bir dönemde
pozitif bir büyüme performansı ortaya koymamız önemli”
2023 yılı birinci çeyrek büyüme rakamını değerlendiren Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, “Küresel piyasalarda resesyon beklentilerinin arttığı, içerde ise deprem ve seçimin yarattığı risk ve belirsizliğe rağmen pozitif bir büyüme performansı ortaya koymamız oldukça önemli” dedi.
Ardıç’ın açıklaması şöyle:
“2023 birinci çeyreğinde enflasyonun etkisiyle tüketimine dayalı bir büyüme performansı ön plana çıktı. Tarım ve sanayi sektörü dışında tüm ana sektörlerde büyümeye olumlu yönde katkı sağladı.
Geride bıraktığımız dönemde, krediye ulaşmada sıkıntılar, tedarik zincirindeki bozulmalar, lojistik maliyetlerindeki artışlar, ham madde tedariki ve üretime kanalize edilmesindeki problemler sanayi üretimini olumsuz etkilemiştir.
Net dış talep katkısı büyümeyi aşağıya çekerken, iç talepte ki artış büyümeyi desteklemektedir. İhracatın olumlu katkısı negatife dönmüştür.
Sağlıklı bir büyümeyi yatırımların artması ile elde etmek gerekirken, gerçekleşen büyümenin tüketim ve kamu harcamaları desteğiyle ortaya çıktığını görmekteyiz.
Sağlıklı büyüme, üretim odaklı, yüksek katma değer yaratan ve ithalata bağımlı olmayan bir üretim modeli ile gerçekleşir. Sürdürülebilir bir enflasyon ve faiz seviyesiyle Türkiye ekonomisine olan güvenin tesis edilecek ve sağlıklı ve yüksek büyüme oranlarına ulaşacağız. Bundan hiç şüphemiz bulunmamaktadır.” Diye konuştu.